Sahip çıkmadığınız her değere bir gün başkası sahip çıktığında, yalayın diye yaratıldı avuç içleri

İnsan neden bilmez kıymetini yanıbaşında duranın zamanında ve neden anlamaz değerini başkaları bilmeden önce? 

Kolay ulaşabilir olmak mı anlamsız kılar varlığını insanın yoksa gözünün önündekini algılayamama psikolojisi midir acaba bu?

Neden iyiye iyi demek zor gelir?

Ve neden iyiyi, güzeli paylaşmanın da toplumsal bir görev olduğunu düşünmez, düşünemez!

Neden bir başkasının ışığını yayarak kendisinin bir güneş misali parlayacağını göremez? 

Bu denli duyarsız ve kör müdür insan başarıya, güzelliğe ve güzelliği takdir edip, paylaşmaya karşı?

Neden şehrinin şairini, yazarını, öğretmenini, mimarını yanı başında duran güçlü ve özgün insanlarını yeterince takdir etmez de uzaktaki daha bir üstün gelir ona?

Yoksa bulunduğu şehrin ya da toplumun vasat olduğu inancıyla bir özgüven eksikliğinin, bir özdeğersizlik hissinin mi sonucudur bu bakış açısı?  

Neden mahallesinin doktoru, okulunun öğretmeni, müdürü, mühendisi, disçisi yeterince iyi değildir takdir etmez, fark etmez ve fark ettirmez?

Neden bunca yazdıklarımı okur beğenir de olması gerektiği gibi ve gerektiği kadar desteklemez? 

Neden iteklemez potansiyelini gördüğü yeteneğin arkasından da sadece söylemde kalır övgüler? 

Neden eylemler gelmez söylemlerin ardından da farkındalık yaratmaz içinde bulunduğu toplumda? 

Neden yabancı öğretmeni daha çok beğenir de memleketinin öğretmenini hor görür değer vermez? 

Neden memleketinin girişimcisi ile dalga geçer, ciddiye almazda bir başkasının yaptığını yerlere göklere sığdırmaz, sığdıramaz? 

Neden yeni birşeyler deneyenin kursağında bırakır hevesini de elin yeniliğinin beleşten yapar reklamını? 

Neden bizden olunca anlam taşımaz da elden olunca, uzaktan olunca kıymet taşır? 

Bu kadar mı hor görür kendi memleketinin, şehrinin insanını da yakıştıramaz, konduramaz başarıyı? Neden kendinden olanın da dünyaya örnek olabileceğine inanmaz, inanamaz? 

Neden?

Yıllardır kişisel gelişimin önemini anlattığım, farkındalığı arttırmak için mücadele ettiğim, doğallığın hafifliğini, gelişmişliğin sadeliğini, aşkın güzelliğini, dostluğun gücünü, paylaşmanın bereketini, çalışmanın ve üretmenin hazzını öğrettiğim ya da öğretmeye ve göstermeye çalıştığım yıllar boyunca yalnız hissettirir etrafımızdakiler bize? Arkamızdan itekleyenlerin varlığı değil de çekiştirenlerin varlığı karşısında şaşıp kalırız!

Neden bize hak verenlerin sesini toplumdan çok, kapalı kapılar ardında duyarız ve bizden aldıklarını yansıtmazlar da gider popüler kültürün yarattığı kişilerin paylaşımlarını parlatırlar?

Açıklayabilir misiniz?

Neden size ses verenin sesi olmazsınız da sesinizi duymayana bülbül?

Neden sizi görüp yazana katkıda bulunmazsınız da sizden haberdar olmayana hayran kesilirsiniz? 

Bugüne kadar kaçınız yeşerttiniz kendi memleketinizin insanlarını? 

Olanı desteklemediniz.

Hakettiği değeri vermediniz. İsraf ettiniz. Harcadınız. İncittiniz. Suistimal ettiniz.

Ve tabii ki her şeyinizle elalemci kesilmiş bir topluluktan öteye geçemediniz!

Elalem aşkı sizi kendinizden de nitelikli değerlerinizden de etti.

Ortalamayı aşağıya çekip, üç kuruşluk insanlara on üç kuruşluk değer verdiniz de pırlanta gibi insanların kıymetini bilmediniz.

Sonra da birileri bilince şikayetler ettiniz de bahaneler üretmekten öteye gidemediniz.

Çok yazık ettiniz…

Hem de çok!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s