Tarifsiz acıların yaşandığı şu garip dünyada en güzel aylardan biri olan Ramazan’da gelecek soru “Orucumu ne bozar, Hoca?” olmamalı be kardeşim. Su şuradan girse ne olur, buradan çıksa ne olur diye soran zihniyetlerin fakir beyin sofralarında açlıktan kıvrana kıvrana ne hale geldi toplum, bakınca içim acıyor.
Mesela adam oruç tutuyor. Çıkarken evden komşusunun suratına bakmıyor, bina görevlisini zaten azarlayacaksa açacağı ağzını, “Dermanım yok sonraya kalsın” gibisinden hiç açmıyor, çıkıyor selamsız sabahsız.
Arabaya yürüyor, bina girişinde zavallı bir kedi susuzluktan dili sarkıyor, “pis kedi” diye şöyle bir bakıyor bizim adam.
Not alıyor aklının bir köşesine, “İftar sonrası bizim görevliye söyleyeyim de postalasın şu bitliyi.”
Yunus Emre sayıklıyor oradan, “Yaratılanı severim yaratandan ötürü.” diye ama sağır yürekli kulağa işler mi bu söz, vicdanı zift kaplıya ulaşır mı! Allah bilir yine de…
Arabaya biniyor, sabah sabah işe gitmekte zor zaten sahurda yediği onca şeyden sonra. Başlıyor trafikte nüfus kütüğünün taa çıkış noktasından itibaren tüm güzel dileklerini dağıta dağıta varıyor rızıklanıp da işkence görüyormuş gibi çalıştığı yere.
Çıkıyor arabadan en güzel sadakalardan biri olan gülümsemenin hiç uğramadığı o soğuk suretle. Kapıda güvenlik, girişte çalışanlar… Onlar kim ki yahu sabah sabah selam verecek, hal hatır sorup sohbet edecek bir iki dünyevi durumdan konuşacak, maksat insanlık maksat muhabbet.
Hani nerde bizim adamda!
Sonuçta o bizim şu kraliyet ailesinin asil üyesi.
“Enerjim az, orucum sonuçta dilimi nefesimi gereksiz yere harcayamam” diye düşünüp şöyle soğuktan bir baş sallama belki, geçiyor masasına.
En keyiflisi de magazin haberleri.
Açıyor bilgisayarı, biraz iş çokça boş gezene fiş hesabı dalıyor sosyal alemler diyarına.
Bakıyor biraz bitcoin mitcoin, kolay yoldan kazananlara ve odaklanıyor yine dolandırılanların cehaletinden ve mağduriyetinden çok, dolandıranların adı kıvrak zekasına sanki biraz da gıptayla!
Biraz oradan biraz buradan çokça kulaktan dolmadan, çoğunlukla araştırmadan soruşturmadan Allah’ın kendisine kullansın diye verdiği zekayı çalıştırmadan ve de en çok da diline vurması gereken kilitle haramdan kelimeler saçarak hayatında hiç tanışmadığı insanların ardından… oruç tutuyor. Tüm günahlarına kefaret ödermiş gibi, Allah ile pazarlık edermiş gibi ibadet ediyor yarım yamalak… şuursuzca!
O laf senin bu laf benim lafın muhatabı orada yok, önemi de yok ne olacak iki çirtik hanek ne de olsa bir şey olmaz! Maksat vakit ölsün, vakit geçsin, vakit uçsun gitsin ömürden yeter ki iftar vakti gelsin doysun mideler, doysun aç gözler, hazırlansın gösterişli sofralar, gelsin tatlılar, hanımlar savursun son moda saçlarını ve fırsat bulsun göstermek için iki ev doyuracak fiyatta ki elbise markalarını da artık pandemi var… kime nasıl gösteriş yapılır bilemem ama en azından farkı biraz da olsa kapatacak bir sosyal medya var!
Ne de olsa yılda bir defa tutuyoruz canım.
Tutmuşken tam olsun bari.
Hiç iftar yapamayanları ya da bütün yılı oruç gezenleri düşündükçe ezilen yüreğimin altında, insana nefsini terbiye etmesi için sunulmuş bu güzel ayın kıymetini, bereketini, işleyişini idrak etmekte zorlanan bu adamların, “Orucu ne bozar, Hocam?” sorusunda ki mantıksızlık öldürüyor beni.
Kadına baktığı yer anasına baktığı yerle aynı değil, insana baktığı yer benlik aşkıyla kendisine baktığı yerle aynı değil. Konuma gelmiş, unvan almış, makama gelmiş çapı artmış, kuruş kuruş hak var üzerinde, lakin bizim adamda arsız nağmeler nakaratı hep zirvede.
Oysaki Şems ses verir adaletin en keskin yerinde; “Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O’nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz, Sen sadece buna inan!” diye…
Ama sonuçta oruç. Ben tuttum valla, yemek yemedim, su içmedim.
E kardeşim israf ettin ya, hani suratsızlığınla bir gönle bile dokunamadın ya, gıybetin iki çirtiğine ne oldu, zavallı hayvanın susuzluğunu gidermeyi bırak tapusu Allah’ın olan yerinden etmeye çalıştın ya.
Kibrinle sen değil miydin döven, dilinle sen değil miydin sokan yılanın fıtratını çalarak, sen değil miydin yanı başında ki haksızlığa baş çeviren, görmezden gelen, sen değil miydin sırada, emekte hak yiyen gasp eden?
Kimdi kardeşim, deden miydi?
Öyleyse geçmiş ola dedene de amel defterine de. Yani demem o ki anladık orucu tuttun da kabul oldu mu orası çok ayrı bir muamma. Kalın sağlıcakla.