Tek kelime yabancı dil bilmeyen Gaziantepli ihracatçılarımız var.” derken GAİB Başkanı Fikret Kileci, iş insanlarının dil bilmeden iş yapmalarını mı alkışlatıyor yoksa hâlâ dil öğrenmeden kendi işlerini “başka aracılarla”anlatan kurumsallaşma sorununa da neden olan dar vizyonlu bakış açılarını mı eleştiriyor?
Başarı kıstası olarak görülen rakamlarla ve zaman zaman kullanılan yanlı matematik ile gerçek bir sonuç elde edemez hiçkimse.
Kendinizi kandırıyor olabilirsiniz lakin kendinizde dahil olmak üzere herkesi her zaman kandıramazsınız.
Bugün geçmişte yüzleşmediğiniz her bir sorunun faturasını ödüyorsunuz yarın ise bugün yüzleşmediğiniz her bir sorunun faturasını ödeyeceksiniz.
Fabrikasında mutlu patronlar yok.
Ekip ve ekip ruhuna fatiha çok.
Kangren olmuş kördüğüm sorunların ortasında aynı kısır döngülerde dönen bir sistemsizlik yumağında güya herkesin karnı tok!
Oluk oluk paraları akıttığınız niteliksiz uzmanların ve fabrikalar arası münafıklık yaparak kazık ata ata gezen çalışanların elinde olmuşsunuz birer oyuncak.
Sağlı sollu yediğiniz darbe üzerine darbelerden de almıyorsunuz ders, yine dönüp dolaşıp aynı kazığı yediğinizi konuşuyorsunuz ancak.
Başarılıyız diye anlattığınız masallar sizi bir kaç kuşak sonraya götürmeyecek üstelik siz de biliyorsunuz bunu fakat; kıramıyorsunuz kontrol takıntısıyla doğru insanlara güvenerek yetki vermeyi ve bir türlü öğrenmiyorsunuz çıkmayı elalem piyasasından cesaretle zincirleri kırarak.
Oysa ki; hayatın her alanında başarı, temelde aynı kıstasın üzerinde yani nitelikli emekte saklıdır.
Kendini gerçekleştirmiş bir bireyin mutluluğu ve başarısı rakamlara değil değerlere ve değer katarak “evrenselleşebilme” oranına bağlıdır.
Evrenselleşebildiği, dünyayı anlayabildiği ve kendini bildiği ölçüde başarılıdır kişi.
Kendi çöplüğünde her horoz öter elbet.
Mesele her çöplüğün horozuna ses edebilmekte.
Ancak;
Hâlâ kendi ürettiği malı bizzat anlatma şerefine ve zevkine nail olmak için dil öğrenmiyor, konu mankeni gibi poz veriyorsa çalışanının yanında sessizce durarak, tavana bakarak, anlamsız anlamsız sırıtarak ve faaliyet gösterdiği alanda, “Dünya ne diyor?” araştırması yapamıyorsa İngilizce olarak,
Hâlâ çalışanlarına patronluk taslayıp küçük hesaplar peşinde koşuyorsa bıkmayarak,
Hâlâ lider ve yönetici arasındaki farkı göremiyorsa anlamaya çalışmayarak,
Hâlâ kurumsallaşma yolunda her şeyi ben bilirim egosunda sistem kuramıyor ve kurdurtmuyorsa yediği kazıklardan ve ettiği zarardan ders çıkararak,
Hâlâ kulaktan kulağa bilgilerle iş gücü istihdam ediyor ve kendisinden bağımsız bir uzmanın belirlenen kurallar dahilinde takip edeceği bir istihdam politikasına sahip olamıyorsa ısrarla dayatarak,
Hâlâ insan kaynaklarının önemini anlamıyor, B kalite çalışanların arkasından C kalite insanları maşa gibi kullanıyorsa ve yüzleşmiyorsa hatalarıyla korkarak,
Hâlâ sahip olduğu tüm imkanlara rağmen yerel kalıyorsa duruşu ve düşüncede aşamıyorsa limitleri saplanıp kalarak,
Hâlâ içselleştirememiş ise vizyonu ve misyonu, arge, inovasyon ve girişimcilik ile birlikte odaklanarak,
Ve hâlâ çalışanları motive edecek tek şeyin para olduğu yanılgısına düşüyorsa empati yapmayarak,
Üzgünüm!
Fena halde çakıldınız ve tiyatroda son perde indiğinde hiçbirinizden bir iz kalmayacak, zira bırakın elin kalifiye iş gücünü kendi kuşağınızı bile çekemeyecek kadar trajik bir seviyede ilerliyorsunuz demektir aksine inanıp kutlama yapan ve tatmin olan da kördür ancak.
Günü kurtarmaktan vazgeçiniz.
Başarıyı sadece “rakamlarla” değil, kazandığınız “insanlarla” evrensel değerlerle ölçerek körler sağırlar düzeninden çıkınız!
Mutlaka dil öğreniniz. (Öyle güzel başarı öykülerine sahibim ki geç değil, imkansız değil, yurt dışına gitmek de mecburiyet değil dil öğrenmek için!)
Ve liderlik vasıflarınızı geliştiriniz. Güvenmeyi öğreniniz. Lafla harcamayınız insanları.
Size yansıtılan ile gerçekte olan arasındaki farkta kaybediyorsunuz çoğunlukla.
Gaziantep bu kısır döngüden çıkmadığı, kurumsallığa önem vermediği, birbirini aşağıya çeken haset politikalarla iş yapmayı bırakmadığı ve etik olmadığı müddetçe asla hakettiği yere gelemeyecek.
Dolandıran pabucumun uzmanları da bitmeyecek, kaçan kalifiye iş gücü de, mutsuzluk da!
Gerçekler iyi birer öğretmendir.
Ve o gerçekleri dile getirenler de…
Kulak verip vermemek sizin seçiminizdir.
Övgülerden başka bir şeye pek alışık olmayan bünyelere ağır gelebilir söylediklerim ama ben de Sadi-i Şirazi gibi düşünmekteyim;
Ey akıl sahibi;
bilir misin ağızdaki dil nedir?
Hüner sahibinin hazine kapısının anahtarı.
Olunca kapın kapalı,
nasıl bilinir mücevherci mi tuhafiyeci mi?
Akıl sahipleri edep sayarlar susmayı.
Ama konuşmaya çalış gerektiğinde.
Zarar verir iki şey akla:
Konuşulacak zamanda susmak;
Susulacak zamanda konuşmak.
Tebrik ediyorum konu çok güzel kaleme alınmışsınız elinize sağlık
Biz patronların görev tanımı nı ve yetkinliklerini geliştiremezsek bu rakamlar sürdürüle bilir olmaz
BeğenLiked by 1 kişi
Şehrimizin gerçeğinden bahsetmişsiniz tebrikler size kesinlikle katılıyorum olması gerekenleri sıralamışsınız teşekkürler güzel bir temennide bulunuyorsunuz iki oldu.Başarılar
BeğenLiked by 1 kişi
Tespitler harika, lakin eleştirileri yöneltiğiniz kesin kesim koyu bir sağırlık ve körlüğe batmış durumda. Kendileri okuyup bilgi sahibi olmadığı için, ne bilginin ne de bilgi sahibi nitelikli insanın kıymetini bilirler. Kıble insan ve insana saygı değil de meta olduğu sürece yazdıklarınız onlara ezberletseniz dahi birşey değişmez. İyisimi cahillerden uzak durmak, karşılaşınca Kurandaki ifadeyle uzaktan selam deyip geçmek.
BeğenLiked by 1 kişi
Merhaba Fulya Hanım, yazınıza tesadüfen denk geldim ve soluksuz okudum. Tespitlerinize harfiyen katılıyorum .
Ancak yazınızda dikkatimi çeken bir nokta var. Neden sürekli devrik cümle kuruyorsunuz? Bunu bilinçli mı yapıyorsunuz acaba , yoksa yazının sürekliliği mı kalemi o şekilde yönlendirmiş?
Sizleri ilgili ve merakla takip edeceğim.
Başarılar, saygılar
BeğenLiked by 1 kişi