Hoş geldiniz ama hoş bulmayacağınız acı gerçekler yazacağım, sıkı tutununuz koltuklara…

Yitik şehir Gaziantep’e hoş geldiniz.

Etiği ve sistemi olmayan, çakal kalem niteliksizlerin yazar, gazeteci vb unvanlarla iş yaptığı yerel basının cilaladığı reklamlar şehri Gaziantep’e hoş geldiniz.

Kurumsallık zafiyeti yaşayan, kalifiye iş gücü kaçıran “her şeyi ben bilirimci” patronların liderlik ve önemini kavramadığı, kavraması için de herhangi bir yaptırımın uygulanmadığı hatta sırtlarının sıvazlandığı markalar şehri Gaziantep’e hoş geldiniz.

Kendi yeteneklerine ve gençlerine yatırım yapmak yerine uzak diyarlardan kıytırık sosyal medya fenomenlerini şehre doluşturup, yedirip içirip gönderen yönetim anlayışının ama başkasına yedirip kendisi yiyemeyen halkın olduğu Gastronomi şehri Gaziantep’e hoş geldiniz.

Profesyonel iş etiğinin değil arkadaşlık ve yancılıkla, pabucumun uzmanlarının beslendiği körler sağırlar birbirini ağırlar düzeninde kendinden olmayan en nitelikli ve iyi insanlara bile tahammül edemeyen hasetliklerin bütün ilişkileri düzenlediği şehir Gaziantep’e hoş geldiniz.

Elalem canavarına kurban edilmiş evliliklerin vb ilişkilerin olduğu sosyolojik bir yapıda gösteriş tutkusu ile israfın kitabını yazan yetişkinlerin ve ebeveynlerin yetersizlikleri nedeniyle intihar, cinayet, madde kullanımı gibi psikolojik sorunların kucağında kendini arayan ama bulamayan gençlerin olduğu, fiyatları uçan ama sonuçları değişmeyen özel okulların her geçen gün sayısının arttığı, öğretmenlerin daha çok fakirleştiği, veli egosuna harcandığı eğitim sistemimizin zirvede olduğu masallarıyla eğitimi, fiziksel bir eksiklikten öte görmeyen bakış açısıyla işin niteliğine değil sürekli niceliğine odaklanarak millete maval okuyanların şehri Gaziantep’e hoş geldiniz.

Suriyelilerin körlemesine doluşturulduğu, ucuz iş gücü olarak vatandaşa alternatif çalıştırıldığı, varlıklısını fırsat bilip ev kiralarının uçurulduğu, el iyisi ev delisi deyimini iliklerine kadar yaşayan, kendi memleketine yabancılaşmış Gazianteplilerin olduğu şehir Gaziantep’e hoş geldiniz.

Kültürel faaliyetlerin, sanatın, tiyatronun, sosyalleşme düzeyinin ve kalite kriterlerinin düşük olduğu geceleri hayalet şehre, gündüzleri Arap ülkesine dönen şehir Gaziantep’e hoşgeldiniz.

Kent konseyinin, odaların ve derneklerin bireysel çekişmelerden ve çıkarlardan dolayı hep arka plana attıkları toplumsal duyarlılık seviyelerinin can çekiştiği, ufacık bir eleştiriye dahi tahammül edemeyen egoların, savunma ve saldırı psikolojisinde sorunları ortadan kaldırmak yerine sorunları ifade edenlerin ifadelerini ortadan kaldırmaya ya da itibar saldırısında bulunurak ötekileştirmeye ve değersizleştirmeye çalıştıkları ama siyasilerin yanında kuzu gibi baş sallamaktan öteye gidemedikleri rekorlar şehri Gaziantep’e hoş geldiniz.

Makam ziyaretleri, açılış sohbetleri, konu mankenleri, öküz tren muhabbetleriyle milleti sadece iş insanlarından ve belli başlı kişilerden sanarak birbirlerini tanıyan ama milletin kendilerini tanımadığı milletvekillerinin koltuk vekilliğinden ilerisine gidemediği şehir Gaziantep’e hoş geldiniz.

Ne hikmet ise aylardır bitiremedikleri Atatürk Anıtı’nın yankılarıyla aldığı onca tepkiye rağmen sessiz kalan, basın danışmanıyla hafızalara kazınan bir basın açılışı trajedisinden ve kriterleri belli olmayan daha önce hiç duymadığımız “siyasi yeterlilik” eğitimiyle iktidar partisine eğitim veren, akademik çalışmalarıyla değil AKademik facilarıyla gündemden düşmeyen eski ODTÜ’nün gölgesine dahi giremeyen devlet üniversitesinin olduğu şehir Gaziantep’e hoş geldiniz.

Liyakatsizliğin ve mobbing’in üslerinden biri haline gelen, almadıkları unvanlarla ama arkalarına aldıkları adamlarla, alnının teriyle işinde gücünde dürüst çalışanların ekmeğiyle oynayan, fikir hırsızlığı yapmak, taklit etmek, başarı ve beklenti ortalaması düşük bir şehirde vasatı süsleyerek sunmak bakımından aktif, özeleştiri, değişime ve gelişimi açık olmak bakımından pasif olan, Atatürk düşmanı yazarların kitaplarını kütüphanelerine dolduran, uzmanların yanlış bulduğu proje Akkent Cami ile Korkut Küçükcan trajedisine imza atan, şimdi ise bu pandemi koşullarında insanlar yokluk çekerken harcamasıyla dudak uçuklatan, çocukların kafasına oyuncak atan, hali hazırdaki unvanını henüz benimseyememiş olsa gerek ki halen kendilerine “bakan” diye hitap edilmesini tercih eden belediye başkanının ve belediyelerin olduğu şehir Gaziantep’e hoş geldiniz.

Kendileri başka dünyaların aristokrat siyasetçileriymiş gibi hizmet etmeleri gereken millete efendilik taslayan fakat aslında sadece bir memur olduklarını unutan iktidarı, muhalefeti farketmeksizin bütün partilerde olan siyasetçilerin niteliksiz rant karmaşasında idealist bir duruş sergilemekten öte idealist ve dürüst insanları kaçırdıkları düzensizlikte kısır döngülere kurban edilmiş aydınların ve halkın
bıkkınlık yaşadığı şehir Gaziantep’e hoş geldiniz.

Hatalarıyla yüzleşenlerin değil hatalarıyla yüzsüzleşenlerin çokça bulunduğu, kulis konuşmaları seven ama yüze gelmeyenlerin şehri Gaziantep’e hoş geldiniz.

“Ey beni benden öte bilen mirasçı evlatlarım!
Dünya döndükçe asla unutmayın;
Ben ki ne satıldım ne sattım!
Şerefime memleket değerlerimi kattım.
Tanımadım hiçbir yezidi, kabullenmedim esareti.
Onurumla ayakta, alnım ak başım dik bir sürü engelle savaştım.
Biz öldük de dirildik, gaflete düşüp de yoldan sapanlardan, umutları yitirip de yarıda bırakanlardan olmayın.
Yağmur yağdığında kokan toprak biziz, layıkıyla yaşayın.
Sen ki yüreği bedeninden büyüklerin torunusun, bunu daima hatırlayın.” diye satırlarımda can bulan Kurtuluş Savaşı’nın zafer ateşini yakan ataların evlatlarının yaşadığı ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün nüfusuna kayıtlı olduğu şehir Gaziantep’e hoş geldiniz!

Velhasıl kelam ne kadar hoş bulursunuz bilemem ama sizin eksiklerinizle de hatalara fazlasıyla çanak tutulan bir siyaset ortamında yanlış isimler ve yanlış stratejilerle bu milletin sabrını daha fazla zorlamaya gerek yok, umudum aynaya da bakmanızdan yana…

Etrafınızda uçuşacak süslü ve egzotik kelimelere inat söz uçar yazı kalır misali ekliyorum satırlarımın sonuna;

Överek uyutan çok memlekette, bize eleştirerek uyandıran gerek.
Algısı kıt cahiller değil, algısı açık girişimci aydınlar gerek.
Yargılayarak okuyan yandaşlar değil anlayarak okuyan özgünler gerek.
Ben bilirimci egoistler değil ileri görüşlü liderler gerek.
Taklacı tarlacılar değil, duruşlu doğrucular gerek.
Gülücükler saçarak politik davrananlar değil, sözünü esirgemeyerek gerçeği haykıranlar gerek.
Gün kurtararak sığ yaşayanlar değil gelecek kaygısıyla yarınları inşa edenler gerek.
Bireysel hesaplarına çalışan benciller değil toplumsal çıkarları düşünen fedakarlar gerek.
Tepkisiz kalan dilsiz şeytanlar değil fikirlerini ifade eden cesurlar gerek.
Makamda değer bulanlar değil, makama değer katanlar gerek!

Nokta.

Hoş geldiniz ama hoş bulmayacağınız acı gerçekler yazacağım, sıkı tutununuz koltuklara…” için bir yorum

  1. Gaziantep te doğup 15 yaşında ayrılan 30 yıl Ankara Adana K.Maras Antalya Konya sabitli Turkiyede Bakanlık Müfettişliği yapıp memleket diye Gaziantep e gelmiş birinin gördüklerini yaşadıklarını kafasındaki düşünceleri bir başka beyinden aynı şekilde ifade ancak bu kadar bire bir olurdu.
    Beyninize düşüncenize elinize dilinize sağlık.
    Memleket durumu ve gerçeği bu kadar ifade edilebilir di…
    Var olun….
    Hep böyle yazın…
    Çünkü….
    Anlayana sivri sinek saz
    Anlamayana davul zurna az…
    Bu bilinen ve genel tabirdi…
    Şimdi
    Anlayana sivri sinek saz
    Anlamayana sazı başında Kırsan az…
    Modundan..
    İnsanları çekmenin…
    Dürtmenin…
    Yetmediği…
    Yakasından tutup sarsmanın olduğu devir…

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s