Normalleşirken anormalleşiyoruz…

Dünya bir kapı, ötesi uçurum.
Ne geri adım mümkün ne ileri, kalakalmışız öylece.
Araf misali…
Adı basitçe insan, suçu insanlık dışı.

Bir nefeslik ömrün on nefesine mücadele vermiş gibiyiz.
Ektiklerini biçiyor insanlık da farkındalık uğramıyor her akla.
Açlıktan öleceğimize hastalıktan ölelim düzeniyle normalleşelim de leşleşmeyelim mücadelesini verenlerin sesi ve bir türlü aymayanların popüler yaşam felsefesi arasında bir yerde çadır kurmuşuz.
Mahalleye göre etiket vurmuşuz.
Cehaleti parayla sunmuşuz.
Makamla bünyeyi bozmuşuz!
Çakma burjuvalarla nitelikten olmuşuz.
Şehri sabunla çitileyip, yüreklerdeki kiri pası unutmuşuz!
Adına da biz yaptık oldu koymuşuz.
Güya milleti yutturmuşuz.


Evimiz yok.
Su sızdıracak bacamız da.
Dımdızlak boş tepemiz.
Kara bulutlar ortada!
Bir kaç kötü yüreklinin iki dudağı arasında. Hep yağmur, hep fırtına.
Güneşe hasret gönüller dipsiz kuyuda.
Sesi çıkanın ses tellerini alırlar, sesi olmayanın sessizliğini…
Sesi çatal, gönlü çakalların ise elinde mikrofon…
Çal sazı oynat kazı hesabı!
Aklı olmayanların fikirsizliğinde can çekişen sürgün edilmiş nitelikler diyarında manşet hep aynı!
Fark etmiyor beyazı siyahı.
Bir kara çocuktan akıyor renksiz gözyaşları, dünya çalkalanıyor seven ile sevilen, masum ile iteklenen düşüyor ayrı.


Bir nebze umudu çalmaya çabalarlar ki, kökten yok olsun davalar.
Davası olmayanların düzeninde insan yontmaktan kolay ne var?
Aynı kara lekelerin gölgesinde var olanlar,
Severler kanat kırmayı, özgürlüğe uçurmazlar.
Ancak hakikat taraflıdır.
Her daim insan olana arka çıkar.

Gözlerini gönüllü kör etmiş bazen üç bazen on üç milyoncuk bir kitlenin Survivor maceralarından Kardashian kalçalarına, ahlâk yoksunu ahlâk çığırtkanlardan beyaz saray trajedyasına, en kalitesiz tiyatroyu sunan (Ar) perdesiz medyacılık kuklalarından doğrunun ırzına geçmiş baştan aşağıya yanlışların sahte çığırtkanlığına, memleket edebiyatıyla cep maymunluğu yapan unvanlıların dibi görünmeyen kuyularından içi sapkın dilinde gezdirdiği adın hiçbir harfini söylemeye layık olmayan din tüccarlarına beyni yanan insanlar var…

Bir de umudun ta kendisi, yüreği bıçkın sevdası yanık, başı dik, dili evren, paydası insanlık, cesaretin meşalesi elinde, davası hem işinde hem dilinde, insanlığa hediye, gözü kara gönlü ak pak, ölümün bile ulaşamadığı tek hayat, eşitlik davasına nefes koymuş insan olmanın en yüce mertebesinde, yaradanın üflediği ruhu hakkıyla taşıyan kıymetliler var…


Ve bir de Oscar Wilde’ın dizelerine konuk olup, sadece var olanlar…

Her bir hikâyesi anlam yazar, hikâyesi olmayanların tek bildiği şeydir; her şeyi satar!

Satılık bir ilanım var.
Kiraya bile razılar.
Bir kalıp adamlık, bir de biraz ar.
Utanmasını bilenden kesmez kimse ümit, bekler inatla, yollar olsa da çok dar!
Kimilerinin çarkı sadece bir kıvılcıma bakar…
İyi olan karşısında kötü hep kaybetmeye mahkûmdur, her şeyin bir zamanı var.

Normalleşirken anormalleşiyoruz…” için bir yorum

Yorum bırakın