Ey vatan sevdalıları, memleket aşıkları, Atatürk yoldaşları, insanlık muhazıfları, hak savunucuları, adalet tutkunları…
Ey güzel ülkemin güzel insanları…
Biz değil miydik yan yana omuz omuza şehit düşen Kurtuluş Savaşı’nda yaşa, ırka, cinsiyete makama ve de mevkiye bakmadan?
Biz değil miydik vatan uğruna şahadet getiren nice nice topraklarında Çanakkale diyarında?
Biz değil miydik ekmeğini bölüşüp, komşusuna sahip çıkan, ayrımdan öte, ayrımı ayıplayıp, sokaklarda birlikte oynayan çocukları olan?
Biz değil miydik anasına, atasına, babasına, vatanına hürmeti borç bilen?
Biz değil miydik destan destan adını yazdıran tarih sayfalarına dünyanın?
Biz değil miydik defalarca ölen vatan toprağı uğruna, şeref ve adalet aşkıyla?
Biz değil miydik hep birlikte andımızı okuyan, marşımızı haykıran, yüreği vatan sevdasıyla dolu dolu gözlerinden akan?
Bizdik!
Peki şimdi kimiz?
Neden memlekete hayatını adamış, ömrünü cephelerde askeriyle omuz omuza savaşmış ölümün ucunda bir yaşamın başrolünde olan, ilke ve değerlerine gönülden bağlı bir lideri sevmek ya da sevmemek mesele olur?
Neden insanlar Atatürk seven ya da sevmeyen diye onun kurduğu bir ülkede birbirleriyle çekişmek zorunda kalır?
Neden Atatürk’ü sevmek din ile inanç eksikliği ile itham edilir de, müslüman olmak demek onu sevmemek demektir gibi ayrımcı politikalar izlenir bir ülke yurttaşları arasında?
Neden toplumumuz, toprağın üstündeki değerlerle ayrı, toprağın altındakilerle ayrı uğraşır da harcar durur tüm emekleri?
Neden emek nankörü olma yolunda bu kadar hevesli ilerler, okuduğunu anlamadan, duyduğunu araştırmadan, gördüğünü soruşturmadan fevri eylemlerle öldürür tüm iyi niyetleri, besler cehaleti?
Neden sadelik en yüksek medeniyet seviyesidir diyen bir liderin arkasından ve neden hayatını en mütevazı şekilde dupduru yaşayan bir peygamberin ardından tutulur gösteriş budalalığına?
Neden bir kadının eğitimi bir ailenin, bir ailenin eğitimi bir toplumun en önemli mihenk taşıdır düşüncesiyle kadına bambaşka değerler biçen, cenneti anaların ayağı altına, söz hakkını erkeğin yanında durması gerektiğini savunan kadına veren bir zihniyetin aksine kadınlar her türlü şiddete maruz kalır gittikçe bizim toplumumuzda?
Neden bu dünyanın melekleri çocuklar kurban edilir de ruhu sapkın kalbi kara kötülerin yoluna da bir koca ülkenin meclisi ve kanun çıkarıcıları sahip çıkamaz kundaktaki bebeğe ve okuldaki, kurstaki çocuğa?
Neden kimileri işine gelince Atatürkçü olur da sığınır arkasına da, iş değerlerine sahip çıkmaya gelince ya da ona uzanan dillere, eylemlere tepki vermeye gelince sus pus çekilir köşesine gömer kafasını kuma?
Neden dilinde Allah, elinde kutsal kitap, görüntüde tam sarraflar arasından çıkar en büyük sapıklar da millet halen aymaz, uyanmaz, uyandırmaz, sorgulamaz?
Neden ayrıştırmak için her türlü terim, ideoloji üzerinden konuşulur da, birleştirmek için sadece iyi insan tanımında toplanmaz, toplanamaz birileri?
Neden küçük hesaplarla, bireysel çıkarları peşinde takla atıp, toplumsal öncelikleri umursamayanlara prim verir de savunmaz memleketinin değerlerini?
Neden kibir ve öfke söylemleriyle, ayrıştırıcı kimlikleriyle, yetersiz bilgileriyle, niteliksiz insanlara prim verir basın ve yayınlar da çöplüğe çevirir toplumun beynini?
Neden bu kadar zor gelir aşırıcılıktan kaçmak birilerine de düşman ilan eder durur karşıt fikirdeki herkesi?
Neden aynı paydada buluşmak için mücadele etmez insanlar da ego savaşlarına çevirir memleketin her bir köşesini?
Biz kimdik!
Kimiz şimdi?
Azıcık ondan, azıcık bundan, birazcık hepsinden, en çok kendinden…
Afiş afiş, boy boy fotolarla, resimlerle tribün imajlarıyla değil, en çok da en temizinden para kazanırken koyacaksın vatan sevdanı, Atatürk sevdanı ortaya.
En az onlar kadar temiz ve şeffaf olacak ki, ayrılacak ak ile kara.
Gelmeyeceksin oyuna, düşmeyeceksin kuyuya.
Başın dara düşünce değil, oluk oluk refah sürdüklerinde de önüne tercih edeceksin Atatürk ve fikirlerini, cumhuriyet değerlerini, memleket önceliklerini!
Önce hayatında bir duruş olacaksın.
Eyleminle söylemin makas atmayacak birbirine.
Lafta kalıpçı değil, kalıpta laf koyan olacaksın ki bir ağırlığı olsun bir değeri olsun her bir kelimenin.
Yakaladın mı hem ondan hem bundan olanı, ibret-i alem edeceksin kuruyacak kökleri.
Dokunmayan yılanın listesinin sonunda da olsan gireceğini unutmadan başına dolamayacaksın kimsenin.
Bir masum ölünce, sen olacaksın hak arayan.
Bir mazlum ah edince, sen olacaksın hesap soran.
Bir haksızlık görünce sen olacaksın yılmayan.
Bir bir ile bin bin olacak umutlar, binler on binlere, on binler yüz binlere, yüz binler milyonlara yankı olacak…
Vatan sağ olacak.
Gerisi sadece tefarruat kalacak.
Bir Atatürk, bir de fikirleri bu topraklar üzerinde ilelebet yaşayacak.
Gün gelecek, devir dönecek, güç dengeleri değişecek.
Değişmeyen tek şey, bu memleketin Atatürk sevdası olacak.
Çark gibi güç ve para uğruna dönen her bir fırıldak memleketinin tarihinde kapkara bir leke olarak torunlarına miras kalacak.