Umursamıyorum artık.
Zamanında beyin hücrelerimi yırtarcasına umursadığım içindir.
Neşeli ruhumu prangalara vuracak kadar kederlendiğim içindir.
Çırpınırken yüreğimin kanatları, yine ve yeniden ardına düştüğüm içindir fazlasıyla.
Dolayısıyla, umursamıyorum artık.
Zamanında kaybetmekten korktuğum ne varsa, çok yaraladı beni defalarca.
Onun içindir ki, artık bakıyorum hayatın sonbahar dallarına, ibretlik bir örnek düşüyor ayaklarımın altına…
Ve diyorum ki; adım adım yapraklar ardına düşme daha.
Başını kaldır yukarıya ve bekle yağmuru içine çekmek için bulutları,
gerisini umursama.
Yok yok, kalmadı takatim, umrumun umrunu umursayacak.
Dolayısıyla umursamıyorum artık.
Taze olsun diye ekmek fırından, çayı demlemeyi bekletmiyorum.
Demleyip içiyorum, ekmek derdine düşmüyorum.
Ne var ise onu yiyorum, belki bir parça peynir, bir iki zeytin.
Severim zeytini de zeytin dalını da.
İnsan olana uzatırsın ara ara, arsız olana çıkış fişinden başka bir şey uzatma ama.
Koyuyorum çayı bardağa.
Ne varsa sofrada…
Bakıyorum kitabımın satırlarına.
Varsa kafamda bir muamma,
Gidiyor o da bir yudum çayla.
Yok yok.
Hiç umursamıyorum artık.
Diyorum söyleyecek kelimesi yokmuş demek ki.
Demek ki bitmiş cümleleri onun da.
Belli ki aynı niyetle bakmamışız birbirimize, dinlememişiz yüreklerimizi.
Birimiz dayatırken, birimiz dayanmış görünen o ki!
Zorlamaya gerek var mı ki?
Yoldaş kendi ayağıyla gelen değil mi ki?
Ana, baba, kardeş, karı koca, komşu dost arkadaş, akraba… adları neye yarar, aynı niyette buluşmadıktan sonra?
Ben de giderim kendi yoluma.
İnsana yol da yolcu kadar önemli.
Vakit kaybetmemeli.
Olmayanı oldurmaya zamanım yok, hayat çok kısa.
Kalmış mı toprağa biraz kala.
Ne işim var onunla bununla, bilmiyorsa kıymet, taşımıyorsa samimiyet, hele bir de ediyorsa nefret…çek git derim layığına.
Ama umursamıyorum artık.
Taşımıyorum kimseyi omuzlarımda.
Başımın üstünde yeri olan geçip oturuyor zaten tahtına.
Ne gerek var nefes yormaya, nefesimi bozuk para gibi harcayan nankör ve de bencil ruhlu insanlara.
Kalan kalmak için zaten emek koyuyor ortaya.
Emeksiz yemeğe göz dikene kapılar kapalı, bulsun bir başka kendisi gibi olanı da, yanaşmasın bana boşuna.
Çünkü umursamıyorum artık eğrisini de eksiğini de, düşüyorum kendi yoluma.
Kalmış mı toprağa biraz kala.
Ne işim var onunla bununla, bilmiyorsa kıymet, taşımıyorsa samimiyet, hele bir de ediyorsa nefret…çek git derim layığına.
Hayat zaten kısa.
Nereden bileyim kaç nefeslik ömrümün kaçınca dizesinde soluklanıyorum şuanda!
Allah rızası için beni yorma.
Ne bir kadeh geçici mutluluğa, ne bir paket sigaraya, ne de lüzumsuz ağızlara harcayacak tek kuruşum yok.
Anla!
Kalmış mı toprağa biraz kala.
Vurmuşum kendimi kendimce ve insanca yaşamaya.
Umrumda mı sanıyorsun dünya için çekilen cefa?
Ben, çoktan baktım aynaya.
Varsın kimileri kaybolsun maskeli ruhsuzlar diyarında!
Kalmış mı toprağa biraz kala.
Güldürmeyin beni Allah aşkına.
Bir minik umursamazlık yollarım insanlara.
Kahvem, kitabım biraz da içten satırlarımla, kaybolup giderim mısraların ardında.
Ben, çoktan baktım aynaya.